60. Makale BİDAYET VE NİHAYET

Bidayet, belli ve rastgele bir hayattan meşru olana çıkmakla başlar… Emre geçilir.

Sonra bu da kalkar; kader başlar. Bunun neticesi yine rastgele yaşanan bir hayata

dönülür. Bunu iyi anlatmak için şu misali vermek yerinde olur:

İlk önce bilinen bir hayat başlar. Yani: Çocukluk alışılmış bir hayat olarak devam

eder. Yedi yaşıa gelince birden değişir; tahsil çağı başlar. Bir zaman serbest

yaşamayı kaybeder. Netice yine eski hayata döner, serbest yaşar. Fakat bu dönüş

eskisine az benzer, birtakım vazifeler uhdesine tevdi edilir.

İşte bir velînin ilk ve son devrine misal. O velînin tekrar bilinen hayata dönmesi

lâzımdır. Ve döner. Ama bu arada onun için şart olan kendini bilmektir. Artık ilk

devir geçilmiş, son devre ulaşılmıştır. Bu devir son derece nazik bir devir sayılır; bu

yüzden yeme, içme, giyme, evlenme ve daha başka maddî zaruretlerin

giderilmesinde dinî emirleri tatbik etmesi icap eder. Bütün hareketlerinde Hz.

Peygambere (SAV) uyması gerekir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

sizi sever.”

Nefsini kurtar. Onun tembelliğini gider. Şahsî ve kötü arzularını kır. İçinde ve

dışında Allah’ın (CC) birliğinden gayrisi kalmasın; için tevhid nuru ile dolsun; dışın

ibadetle bezensin. Emir ve yasak babında titiz ol. Senin daimi adetin bu minval

üzere devam etsin. Anlayışın, davranışın ilahi emirlerle olsun. Yürüyüşün ve

duruşun ona göre ayarlansın. Gecen gündüzün böyle geçsin. Darlığını ve genişliğini

buna göre ayarla. Hastalığına burada şifa ara; sağlığını bu yolda devam ettir.

İşte kader yoluna böyle gir. Burada kader seni kucaklar. Varlığın hiçbir tesiri olmaz.

Kuvvetin bir iş göremez olur. Ortada yalnız kader hüküm sürer.

Kalem ne yazdı ise sana gelir. İlahî bilgi seni kuşatır. Emniyet ve muhafaza altında

bulunursun. Hakk (CC) seni her kötülükten esirger.

Bu arada birçok sapıklık yolları açılır. Sakın yolunu değiştirip sapmayasın. Birçok

kimseler bu yolda şaşar, ama sen şaşma. Zaten ilahi kuvvet seni esirger. Yeter ki

O’na (CC) teslim olmasını bilesin. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri şöyle buyurdu:

Yolunu şaşırmak istemediğin müddet esirgenirsin.

Elinden muayyen bir zaman için bazı kısmetin eksilir. Bu az bir zaman devam eder;

yani nefsini yola getirinceye kadar. Buna alışman lazım.

Ey tabiat içinde kalan, ey nefis ve kötülüğün geçiş yollarında duran zavallı; bırak

onları. Senin için bunlar bir yüktür. Bunlar senin için yük olmasın. Fenanın eşiğine

bu yükle varılmaz; fenayı buluşun Hakk’a (CC) yaklaşma haliyle başlar. Fenanın

kapısına varılmayınca Hakk’a (CC) vusul nice olur.

Bırak bu yükleri. Ufak bir hal görünce erdiğini sanma. Dünya varlığını kalbinden

çıkar. Çıkar ki o tabiat karanlıkları iman nurunu söndürmesin.

Tabiat ölmez. Sen ölünceye kadar o zulmet olmaz, bunu iyi bil. Eğer yok olsa insan

melek olur. Tecelliye uyulur. Hikmet kalmaz; emirler hükümsüz olur.

Bekle; bir zaman böyle gider. Daha sonra her arzun verilir. İşte bunu anlatan şöyle

bir Hadis-i Şerif vardır:

İşte bir zaman maddî şeyleri bırakıp sonra istemek. Buna istemek denmez,

“sevdirildi” denir.

İşte bir zaman sonra sana da isteklerin verilir; zamanı gelince bol bol.

Bu hal Peygamberlerindir (AS). Onlar en çok istidatlılardır. Zaman geçince ilahi

rahmet şümulünü gösterir.

Her velî, halince Peygamberleri (AS) kendine örnek almalıdır.İşte işin ilki bir garip

halle başlar. Sonu ise olgunlukla biter. Her velî, kendini emre vermeli. İlahî emirler

dışına çıkmamaya gayret etmelidir.