51. Makale: ZÜHD ÜZERİNE

Zühd olan bazı sebepler yüzünden iki defa sevap alır; bunun biri bir şeyi terkeder,

ama nefsi için değil… Bundan bir manevi huzur duyar, sevap alır. İkinci defa: Yalnız

Allah (CC) emir verdiği için alır; bundan da ayrı bir mükafat kazanmış olur.

Zahid, nefsine uyarak hiçbir şey almaz, nefsine muhalif kalır. Bu hal gerçekleşince

hakikate erenlerden sayılır. Veli olmaya hak kazanır; emin zümresine karışır;

ariflerden olur.

Bu hale geldiği zaman bir nevi varlığı yok gibi olur. Bu durumda verilen emir

dahilinde işlerini yapmaya çalışır. Sakin olur; daima huzur sahibidir. Nasibi neyse

kolayca gelir.

Öyle zaman olur ki yer, içer, fakat iradesi sönmüş olur. İyiye yönelen şahsi arzuları

ondan fenalık çıkmasını önlemiştir.

İşte bu durum karşısında emre uyarak iradesini karıştırmadan kader-i ilahinin

önünde işlerinin akışını devam ettirmeye muvaffak olursa kârların en üstününü elde

etmiş olur. Çünkü ilahi fiillere uyarak işlerini yürütmüş olur.

Burada bana biri:

diyebilir. Bunların bütün irade ve arzuları öldükten sonra Hakk’a (CC) ermiş olurlar.

İstek, arzu, bazı dereceler kazanmak bunlar için düşünülemez. Bunlar bulacaklarını

bulmuşlar, Hakk’ın (CC) has kulu olmuşlardır. Bir kula mükafat vermek olur; fakat

kul kendiliğinden bir şey kazanamaz.

Biz bu soruları şöyle cevaplandırırız:

erdirir. Kulun bütün iradesi hemen söner; ama ne de olsa beşeri alemdedir, az da

olsa bir iradesi vardır. Ve bunu kötü yola koymamak için bir gayret sarfında

bulunmuştur. Onun için her şey vardır; her güzellik verilmiştir. Bu verilenleri o zat,

kendiliğinden elde edebilir mi? Edemez. Sonra kazanç, kâr denince akla yalnız

cennetin ırmakları gelmemeli; Allah’ın (CC) ihsan buyurduğu lütuf ve hayır işe

yardım da bir mükafat sayılmalıdır. Şunu da burada söylemek lazımdır ki o veli, bir

çocuk gibidir; ilk zamanda iradesine fazla hakim olsa bile sonra tamamen varlığı

yok gibi olur. İşte bu sırada onun her çeşit kötülüğe düşmesi muhtemel sayılır. İşte

onun bu kötü işlere kapılmaması elinde değildir. Daha önceki hareketlerinin sağlam

olması sonucu ona kazanç temin etmiştir ve bu kazançta onun kötü işlerden

korunmasıdır.

Kazançlar çeşitlidir. Bir çocuğun da kazancı vardır. Nasıl ki ana ve babasının

himayesine sığınan bir yavru için himaye edilmek bir kazançtır. Babanın rızık

temini, ananın kalbine konan şefkat duygusu yine o yavru için en büyük kârdır… O

insan da bir çocuk gibidir. Halkın onu sevmesi, ona yardım etmesi kendisi için bir

kazanç sayılır. Bunu Allah (CC) vermiştir.

İşte cevap: Bu kazançlar böyledir. İlahi emirleri yapmak yine bir nevi mükafat

sayılır. Çünkü insan her istediğini yapamaz. Onu yapması için ilahi lütuf ve kerem

ihsanı gerektir. Allah (CC) daima sevgili kullarının yardımcısıdır.