Sana tavsiye: İhsan edildiğin hiçbir hayrı kimseye söyleme… İsterse bu dostun
olsun…
Sonra… Hikmeti icabı sende yapacağı ve tecrübe için vereceği bazı belalardan
dolayı Allah’ı (CC) ithama kalkışma… Bil ki; sana düşen vazife, bela olursa sabır
göstermektir, hayra da şükretmek…
Nimeti bulmadan bulmuş gibi görünüp şükretmek, içinde bulunduğun bir felaketi
şikayet etmekten daha iyidir…
Nimet-i İlâhiye’den mahrum olan tek kişi gösterebilirmisin? Hayır!.. İşte ayet:
Sende o kadar Nimet-i İlâhiye var ki; hiç birini görmek istemiyorsun…
Kalben hiçbir mahluka gönül verme. Ve, kalben hiçbir kimse ile ünsiyet etme…
Bulunduğun hali kimseye anlatma. Ülfetin Allah’a (CC) olsun. O’na (CC) güven.
Derdini O’nun (CC) kuvvetiyle O’na (CC) açarsın… Arada ikinci bir varlık
göremezsin… Çünkü başkası varlığını ispat edip zarar veya menfaat vermeğe haklı
değildir. Belayı senden yine O (CC) defeder. İzzeti ve zilleti O (CC) meydana
getirir… O’ndan (CC) başkası ne yükseklik vaad eder; ne de aşağı derecelere indirir.
Başkası ne zengin edebilir, ne de fakir. Ve hiçbir şeyi hareket ettiremez ve
durduramaz. Hepsini HakK (CC) yaratır ve hepsi O’nun (CC) yed’inde ve O’nun (CC)
iznindedir. Her şey O’nun (CC) emriyle cereyan eder ve yürür. Her şey muayyen
vakte bağlıdır. Kafi derecede gelir. Sonra gelecek evvel gelmez. Evvel gelecek de
sonraya kalmaz. Allah-ü Teala (CC) şöyle buyuruyor:
murat edecekse, o hayrı senden çevirecek yoktur.”
İhsanını istediği kullara verir. O (CC) hem Rahîm (CC), hem de Gafûr’dur (CC)…
Afiyette bulunduğun halde Hakk’ı (CC) şikayete kalkışma. Yanında Allah’ın (CC) bol
nimeti olduğu halde fazlasını isteme. Sana verdiği nimeti görmez olup inkar yoluna
sapma. Bu halin bir nevi istihza olur. Sonra, Allah-ü Teala (CC) seni inceden inceye
hesaba çeker. Dünyada belanı arttırır, ahirette ise seni azarlar. Cehenneme atar.
Sonra, seni manevi halden soyar, rahmet nazarını senden çeker.
Hakikaten şekva[1] etmekten sakın. Etlerin makaslarla parça parça doğransa da
itiraz yoluna sapma.
Sakın ha sakın itiraz etme:
De… Kurtuluş iste. Fakat şekva etmekle değil. Hazer[2] et… Yanlış yola sapmaktan
kork. Şekva yolunu tutmaktan çekin. Çünkü ademoğlunun başına gelecek belalar
ancak itirazından dolayı gelir…
O (CC), Erhamerrâhimîn olduğu halde, nasıl O’ndan (CC) şikayet edilir? Hakîm (CC),
Habîr (CC); kullarına en çok acıyan ve lütfunu esirgemeyen O (CC) olduğu halde,
nasıl O’ndan (CC) dert yanılır? O (CC), kullarına zulmetmez. Kuvvetli, işinden iyi
anlayan bir doktora kızılır mı? Evladına acıyan bir ana cinayetle itham edilir mi?
Peygamber (CC) Efendimiz şöyle buyuruyor:
esirgemesi imkansızdır.”
Ey zavallı, Allah’a (CC) karşı edep tavrını takın. Zorla gelen belaya sabret,
sabretmeye çalış. Güçlükle de olsa kendini bu yola uydurmaya alıştır. Rıza ve
muvafakat yolunu tut. Maneviyattan az buçuk nasibin varsa, bu yolu tutarsın.
Hakikaten bu yola devam edersen eşi bulunmaz bir cevher olursun. Aksi halde her
şey elinden gider, artık bir daha bulmana da imkan kalmaz.
Allah-ü Teala’nın(CC) şu ayetini dinle:
sizin sevdiğiniz şey iyi olabilir, sevdiğiniz şey belki de fenadır; bunu siz
anlayamazsınız, ancak Allah (CC) bilir.”
Çünkü hakikat ilimleri gizlidir. Böyle olunca, her hangi bir şeyi hissiyatına göre iyi
veya kötü görerek uygunsuz bir yola sapma.
Eğer takva halinde isen, Allah’ın (CC) emirlerine uymaya bak. Böyle olmak,
yolumuzda ilk basamağı teşkil eder. İkincisi velayet halidir. Burada da sakin ol.
Hiçbir işe karışma. Nefsini güzelleştirmeye bak. Haddi hiçbir zaman aşma.
Son mertebe gavs’lık, bedeliyet hallerine vardığın zaman, kader yolunda sıddıkiyet
mertebesine çıktığın zaman, bütün yolları gönlüne aç. Yalnız, nefsine meydan
verme. Kötü isteklerini araya sokma.
Dilini şikayetten sakla… Bu halleri özüne benimsettikten sonra, her şey sana hoş
gelir. Gelecek hayır olursa senin için güzelleşir. Şer gelirse korkma; seni, taat
ibadet yolunda felaketlerden Hakk (CC) saklar. Seni o beladan dolayı halka rüsvay
etmez. Hatta, o belanın, gelip gidişinden senin haberin bile olmaz. Bir karanlığın
gelişi gibi, akşam gelir; gün doğunca gider. Gidince de her taraf ışıkla dolar. Ve o
bela, senin için sıcak karşısında yok olan soğuk gibi olur.
Bu anlatılan güzel işleri, kendine örnek al ve misallerden ibret almaya çalış. Bu
bela geldikten sonra günaha, kötülüğe yaklaşma… Kerim olan Mevlanın (CC)
huzuruna günahla giremezsin. Oraya ancak iyiler girerler. O (CC), kapısına ancak
temizleri sokar. Kapısına ancak bütün manevi hastalıklardan beri olanları alır. Nasıl
ki, bir padişahın huzuruna, bütün koku ve kirlerden temiz olanların girmesi icap
eder. Hak’ka da (CC) ancak saf, temiz olanlar gider.
Beladan korkma…. Onlar günahlara kefaret olur. Nasıl ki; Peygamber (SAV)
Efendimiz bu hali işaret ederek:
Buyurmuştur. Zahirde bela gibi görünen haller, seni daha da olgunlaştırır;
bulunduğun hali muhafaza hakkı sana tanınır. İlahi sırları saklamaya emin
görünürsün. Kalbin nurlanır, gönlün açılır. Lisanında bir fesahet olur. Bu fesahetin
sebebiyle hikmetli konuşmalar yaparsın. Sana muhabbet, sevgi yolları açılır, hep
bunları anlatırsın… Sendeki bu üstünlük sebebi ile herkesin sevdiği bir varlık
olursun. İnsanlar da seni sever, başka yaratılmışlar da… Dünya da sana koşar, ahiret
de….
Sen artık Allah’ın (CC) sevgilisi oldun. Her şey seni sevmeğe başlar. Mahlukatın
sevgisi, Hakk’ın (CC) sevgisine bağlıdır. Aynı şekilde buğzu da, O’nun (CC) buğzuna
bağlıdır.
Allah (CC) seni sevince; seni her şey sever. Buğzedince de her varlık sana düşman
olur.
Bu makama yetiştiğin zaman Hakk’a (CC) kavuşmuş olursun. Kendi varlığın gider.
Bir şey dileyemez olursun. Yanılıp da istekte bulunacak olsan, alacağın zaman bir
de bakarsın ki, o şey kaybolmuş gitmiş.
Bu halinde, dünyadan sana pek az nasip verilir. Asıl çoğu senin için öteki aleme
saklanır. Burada isteyip alamadığını ötede bol bol alırsın. Bunların arasında o kadar
büyük nimetler vardır ki, akıl bir türlü onun aslına eremez… Yükseğin yükseği ve
gönlün mesrur olacağı her büyük nimet orada bulunur…
Eğer bunları beklemeden, bu meşekkâtli teklif evinde onlara kavuşmak istersen, az
bir şey alabilirsin, fakat buna mukabil kalbin safiyeti gider, basiretin söner. Asıl
istenen ve tahakkuku ahirete kalan nimetlere kavuşmaktan mahrum edilirsin.
Halbuki senin isteyeceğin ne dünyaya ne de ahirete ait olmalı; sebepleri yaratan,
yeri seren, semayı yükselten Mevla (CC) olmalı. Halbuki sen, ne buranın, ne de
öteki alemin nimetini beklemeden az bir dünyalığa razı oluyorsun.
Kullarına doğru yolu O (CC) nasip eder, O (CC) Sübhân’dır (CC), en iyiyi bilen O’dur
(CC)…
[1] Şikayet, hoşnutsuzluk, sızlanma
[2] Sakınma, korunma, kaçınma
[3] Savaş, birbirini öldürme