13. Makale: ALLAH'IN EMRİNE TESLİM OLMAK

İyiliğin gelmesini, kötülüğün gitmesini isteme...Eğer kısmetinde sana gelecek bir

nimet varsa, istesen de gelir, istemesende.... Bela da aynı... Eğer sana gelecek bir

bela varsa, kaçsan da gelir, dursan da... İstersen o belanın kalkması için duaya

sarıl.. İstersen sabret. İstersen Allah için kendini bir yere attır; elbette gelecek

olan gelir...

Sana lazım olan bunların hepsinde Hakka teslim olmaktır. Hepsini ona teslim et.

Eğer nimet gelirse şükretmeğe başla!.. Bela da gelirse sabretmeğe çalış. Belayı hoş

gör... Onu da bir nevi nimet bil. Gizlemeğe çalış! Gücün yettiği kadar gidermeğe

gayret et. Hele onu her yerde anlatmaktan sakın. Allah’ın sana verdiği manevi

halin kuvveti ile ve gittiğin yolun icabı olarak bunları yapmak mecburiyetindesin.

Öyle bir yoldasın ki, Hak’ka taatla ve her şeyi hoş görmekle emrolunmuşsun. Ancak

böyle refik-i Ala’ya çıkabilirsin. Bu hale gelince senden evvelkilerin yerine

makamına varırsın. Senden evvel padişaha gidenleri ve yaklaşanları orada bulursun.

Onun yanında her iyilik yolunu, rahatı, kerameti ve nimeti görürsün; kavuşursun.

Belayı bırak gelsin, seni ziyaret etsin... Yolunu aç. Kapama. Önünde durma. Sana

gelmesinden ve seni yoklamasından korkma. Nasıl olsa, onun ateşi cehennemin

ateşinden daha şiddetli değildir.

Yaratılmışın hayırlısı, yerin yüklendiği, semanın gölgelendirdiği, varlığın gözdesi

Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) den şöyle bir Hadis,i şerif rivayet edilmiştir.

çabuk geç! Ey mümin nurun alevimi söndürdü.”

O cehennemin ateşini söndüren nur, ancak dünyada kazandığın ve beraber

götürdüğün iman nurudur. O nur, hem isyan eden, hem de itaat edende vardır.

Ama isyan eden ondan faydalanamaz...

İşte dünyadaki bela ateşini de söndüren bu nurdur. Sen de eğer sabreder Hak’ka

uyarsan mükafatını görürsün. Belanın sana gelmesi seni heyecana düşürmesin.

Yaklaşması seni çekindirmesin. Çünkü bela seni öldürmek için gelmez, seni tecrübe

etmek için gelir, imanın sıhhatini ölçmek için gelir. Hak’ka olan bağlılığını

kuvvetlendirmek ister. Senden memnun olur. Seni Hak’ka müjdeler... Allah-ü Taala

buyurdu:

haberdar olalım. “

Hakka karşı imanın doğru olması ve O’nun işlerine boyun eğmek muvafakat

göstermen yine O’nun sana bir lütfu ve merhametidir. Bunu böyle bil ve sonuna

kadar sabra devam et. Hak’ka uyar bir müslüman ol. Artık bu halle bezendikten

sonra, senden ve başkasından Allah’ın emirlerini yapmaktan başka bir şey bekleme.

Ve yasaklarından kaçmaktan başka bir şey umma.

Her hangi bir yerde dini emirlere dair bir şey olursa derhal ona koş. Onları doğru

işitmeğe çalış. Yerine getirmeğe gayret et. Derhal harekete geç, miskin miskin

oturma. Kadere teslim olup kalma... Zuhurata uyup durma. Allah’ın emirlerini

yerine getirmek için bütün gücünü kuvvetini sarf et. Aciz kalırsan Allah’tan yardım

iste. O’na tazarru et, yalvar. Acaba:

De ve sebebini araştır. Belki de buna sebep senin bazı lüzumsuz şeyler istemen

olmuştur. Belki de bazı edebe uymayan haraketler yapmışsındır. İhtimal ki, ibadete

gevşek davrandın, gücüne kuvvetine güvendin... Ve nihayet bilgine güvendin, nefsi

ve halkı, Allah’a karşı ortak yaptın. Netice, bunların hepsi senin helakına sebep

oldu. Mevla da sana bu yüzden rahmet kapılarını kapadı. Taatından azletti.

Hizmetinden kovdu. Yardımını kesti. İyilik yüzünü senden çevirdi. Ve nihayet sana

kızdı, darıldı. Dünyayı, nefsi, şahsi arzuları senin başına bela etti...

İyi bilmelisin ki, bu gibi adi işlerle uğraşmak, iyi meşguliyet değildir. Bunlarla

uğraşmak seni yaratanın, besleyenin rahmetinden uzaklaştırır...

Sakın mevlaya ibadet etmekten, seni mevlanın gayri alıkoymasın. Allah’tan başka

ne varsa hepsini gayri olarak bil. Ve bunları Hak’ka tercih etme... Çünkü seni onlar

değil Allah yarattı. Sakın kötülükleri yaparak nefsine zulmetme. Eğer, yratanın

emirlerini bırakıp, başkasıyla uğraşırsan seni ateşe atar. Öyle ateş ki; onu

tutuşturan insanlar ve küfür taşıdır. Sonra pişman olursun fakat beyhude. Özür

dilersin kabul olunmaz. İtap(*) olunmaya razı olursun fakat yine hiç. Tekrar iyilik

yapmak için dünyaya dönmek istersin, kimse seni gönderemez.

Özüne acı, acı... Ona merhamet et. Sana verilen duygularını iman yolunda, iyi

işlerde, taat ve ibadet yolunda kullan. Bunlarla marifet kazan, ilim öğren. Bu

ibadet ve marifet nuru ile karanlıkları aydınlatmağa çalış. Emri tut. Yasaklardan

kaç. Hak yolda bu ikisi ile yürü. Seni, ilk önce topraktan insan yapan halikini inkara

kalkışma!..

O’nun emrinden başka bir şey isteme. Ve O’nun kötülediği şeylerden başkasını kötü

görme. Dünya ve ahiret için elindekiyle yetin. Dünya ve ahiret için kötülediğimiz

şeyleri kötü olarak bil.

Her sevilen, istenen Allah için istenmeli. Ve her istenilmeyen yine, O’nun için

istenmemeli.

Eğer sen, Allah’ın emrinde olursan, bütün canlılar da senin emrinde olur. Ve eğer

Allah'ı’ yasak ettiği şeylerden kaçarsan bütün kötülükler de senden kaçar. Nerede

bulunursan bulun daima iyilikle karşılaşırsın.

Allah-ü Taala hazretleri Peygamberlerine gönderdiği bazı kitaplarda şöyle

buyurmuştur:

olur. Bana itaat edersen, seni de benim gibi yaparım. Her neye ol desen olur!..”

Yine buyurmuş:

Allah’ın yasak ettiği bir şeyi yapmakla karşılaşırsan şöyle ol: Mafsalların birbirinden

ayrılmış, duygun yok olmuş, kalbin kırılmış, cesedin ölü, ümitlerin kırılmış, adet ve

resmiyeti unutmuşsun. Gözünde bütün sahra karanlık ve bulunduğun yeri

yıkılıyormuş gibi gör. Bina eskimiş, tavan çökmek üzere. Böylece oturduğun yerde

hissiz, duygusuz kal. Kulağın sağır olsun, sanki öyle yaratılmışsın bil. Dudakların

oynamaz olsun, lisanında lallik olan gibi ol. Dişlerin bir güçlük karşısında kalmış,

dökülüyormuş farzet. Kolları çolak gibi, bir şeyi tutamaz olsun. Ayakların

çaprazlaşmış, bir yere gidemiyor, yürüyemiyor gibi gör. Kendini cinsi münasebetten

aciz bil. Öyle, sanki, cinsi hiçbir şeyle meşgul olmamışsın...

Karnın hiçbir şey yiyemiyecek kadar dolu olsun. Yemeğe ihtiyaç duyma. Aklın

bozulmuş olsun, kendini mecnuna benzet. Kabre doğru gidiyormuşsun gibi düşün...

Hülasa olarak şunları söylemek isterim ki: Allah’ın emirlerini derhal duymağa çalış

ve koş!.. Yasaklarına karşı olduğun yerde kal, gitme!.. İlahi kader karşısında cansız

ol, yokluğa gömül, fani ol...

Bu şerbeti hoşlukla iç... Kendini bununla tedavi et. Bundan gıda al... Günahın

verdiği manevi hastalıklardan bununla kurtulursun. Nefsin illetini ancak böyle

temizleyebilirsin.

Bu işler, Allah’ın izni ve dilemesiyle olur...

(*) Azarlama, darılma