İyiliğin gelmesini, kötülüğün gitmesini isteme...Eğer kısmetinde sana gelecek bir
nimet varsa, istesen de gelir, istemesende.... Bela da aynı... Eğer sana gelecek bir
bela varsa, kaçsan da gelir, dursan da... İstersen o belanın kalkması için duaya
sarıl.. İstersen sabret. İstersen Allah için kendini bir yere attır; elbette gelecek
olan gelir...
Sana lazım olan bunların hepsinde Hakka teslim olmaktır. Hepsini ona teslim et.
Eğer nimet gelirse şükretmeğe başla!.. Bela da gelirse sabretmeğe çalış. Belayı hoş
gör... Onu da bir nevi nimet bil. Gizlemeğe çalış! Gücün yettiği kadar gidermeğe
gayret et. Hele onu her yerde anlatmaktan sakın. Allah’ın sana verdiği manevi
halin kuvveti ile ve gittiğin yolun icabı olarak bunları yapmak mecburiyetindesin.
Öyle bir yoldasın ki, Hak’ka taatla ve her şeyi hoş görmekle emrolunmuşsun. Ancak
böyle refik-i Ala’ya çıkabilirsin. Bu hale gelince senden evvelkilerin yerine
makamına varırsın. Senden evvel padişaha gidenleri ve yaklaşanları orada bulursun.
Onun yanında her iyilik yolunu, rahatı, kerameti ve nimeti görürsün; kavuşursun.
Belayı bırak gelsin, seni ziyaret etsin... Yolunu aç. Kapama. Önünde durma. Sana
gelmesinden ve seni yoklamasından korkma. Nasıl olsa, onun ateşi cehennemin
ateşinden daha şiddetli değildir.
Yaratılmışın hayırlısı, yerin yüklendiği, semanın gölgelendirdiği, varlığın gözdesi
Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) den şöyle bir Hadis,i şerif rivayet edilmiştir.
çabuk geç! Ey mümin nurun alevimi söndürdü.”
O cehennemin ateşini söndüren nur, ancak dünyada kazandığın ve beraber
götürdüğün iman nurudur. O nur, hem isyan eden, hem de itaat edende vardır.
Ama isyan eden ondan faydalanamaz...
İşte dünyadaki bela ateşini de söndüren bu nurdur. Sen de eğer sabreder Hak’ka
uyarsan mükafatını görürsün. Belanın sana gelmesi seni heyecana düşürmesin.
Yaklaşması seni çekindirmesin. Çünkü bela seni öldürmek için gelmez, seni tecrübe
etmek için gelir, imanın sıhhatini ölçmek için gelir. Hak’ka olan bağlılığını
kuvvetlendirmek ister. Senden memnun olur. Seni Hak’ka müjdeler... Allah-ü Taala
buyurdu:
haberdar olalım. “
Hakka karşı imanın doğru olması ve O’nun işlerine boyun eğmek muvafakat
göstermen yine O’nun sana bir lütfu ve merhametidir. Bunu böyle bil ve sonuna
kadar sabra devam et. Hak’ka uyar bir müslüman ol. Artık bu halle bezendikten
sonra, senden ve başkasından Allah’ın emirlerini yapmaktan başka bir şey bekleme.
Ve yasaklarından kaçmaktan başka bir şey umma.
Her hangi bir yerde dini emirlere dair bir şey olursa derhal ona koş. Onları doğru
işitmeğe çalış. Yerine getirmeğe gayret et. Derhal harekete geç, miskin miskin
oturma. Kadere teslim olup kalma... Zuhurata uyup durma. Allah’ın emirlerini
yerine getirmek için bütün gücünü kuvvetini sarf et. Aciz kalırsan Allah’tan yardım
iste. O’na tazarru et, yalvar. Acaba:
De ve sebebini araştır. Belki de buna sebep senin bazı lüzumsuz şeyler istemen
olmuştur. Belki de bazı edebe uymayan haraketler yapmışsındır. İhtimal ki, ibadete
gevşek davrandın, gücüne kuvvetine güvendin... Ve nihayet bilgine güvendin, nefsi
ve halkı, Allah’a karşı ortak yaptın. Netice, bunların hepsi senin helakına sebep
oldu. Mevla da sana bu yüzden rahmet kapılarını kapadı. Taatından azletti.
Hizmetinden kovdu. Yardımını kesti. İyilik yüzünü senden çevirdi. Ve nihayet sana
kızdı, darıldı. Dünyayı, nefsi, şahsi arzuları senin başına bela etti...
İyi bilmelisin ki, bu gibi adi işlerle uğraşmak, iyi meşguliyet değildir. Bunlarla
uğraşmak seni yaratanın, besleyenin rahmetinden uzaklaştırır...
Sakın mevlaya ibadet etmekten, seni mevlanın gayri alıkoymasın. Allah’tan başka
ne varsa hepsini gayri olarak bil. Ve bunları Hak’ka tercih etme... Çünkü seni onlar
değil Allah yarattı. Sakın kötülükleri yaparak nefsine zulmetme. Eğer, yratanın
emirlerini bırakıp, başkasıyla uğraşırsan seni ateşe atar. Öyle ateş ki; onu
tutuşturan insanlar ve küfür taşıdır. Sonra pişman olursun fakat beyhude. Özür
dilersin kabul olunmaz. İtap(*) olunmaya razı olursun fakat yine hiç. Tekrar iyilik
yapmak için dünyaya dönmek istersin, kimse seni gönderemez.
Özüne acı, acı... Ona merhamet et. Sana verilen duygularını iman yolunda, iyi
işlerde, taat ve ibadet yolunda kullan. Bunlarla marifet kazan, ilim öğren. Bu
ibadet ve marifet nuru ile karanlıkları aydınlatmağa çalış. Emri tut. Yasaklardan
kaç. Hak yolda bu ikisi ile yürü. Seni, ilk önce topraktan insan yapan halikini inkara
kalkışma!..
O’nun emrinden başka bir şey isteme. Ve O’nun kötülediği şeylerden başkasını kötü
görme. Dünya ve ahiret için elindekiyle yetin. Dünya ve ahiret için kötülediğimiz
şeyleri kötü olarak bil.
Her sevilen, istenen Allah için istenmeli. Ve her istenilmeyen yine, O’nun için
istenmemeli.
Eğer sen, Allah’ın emrinde olursan, bütün canlılar da senin emrinde olur. Ve eğer
Allah'ı’ yasak ettiği şeylerden kaçarsan bütün kötülükler de senden kaçar. Nerede
bulunursan bulun daima iyilikle karşılaşırsın.
Allah-ü Taala hazretleri Peygamberlerine gönderdiği bazı kitaplarda şöyle
buyurmuştur:
olur. Bana itaat edersen, seni de benim gibi yaparım. Her neye ol desen olur!..”
Yine buyurmuş:
Allah’ın yasak ettiği bir şeyi yapmakla karşılaşırsan şöyle ol: Mafsalların birbirinden
ayrılmış, duygun yok olmuş, kalbin kırılmış, cesedin ölü, ümitlerin kırılmış, adet ve
resmiyeti unutmuşsun. Gözünde bütün sahra karanlık ve bulunduğun yeri
yıkılıyormuş gibi gör. Bina eskimiş, tavan çökmek üzere. Böylece oturduğun yerde
hissiz, duygusuz kal. Kulağın sağır olsun, sanki öyle yaratılmışsın bil. Dudakların
oynamaz olsun, lisanında lallik olan gibi ol. Dişlerin bir güçlük karşısında kalmış,
dökülüyormuş farzet. Kolları çolak gibi, bir şeyi tutamaz olsun. Ayakların
çaprazlaşmış, bir yere gidemiyor, yürüyemiyor gibi gör. Kendini cinsi münasebetten
aciz bil. Öyle, sanki, cinsi hiçbir şeyle meşgul olmamışsın...
Karnın hiçbir şey yiyemiyecek kadar dolu olsun. Yemeğe ihtiyaç duyma. Aklın
bozulmuş olsun, kendini mecnuna benzet. Kabre doğru gidiyormuşsun gibi düşün...
Hülasa olarak şunları söylemek isterim ki: Allah’ın emirlerini derhal duymağa çalış
ve koş!.. Yasaklarına karşı olduğun yerde kal, gitme!.. İlahi kader karşısında cansız
ol, yokluğa gömül, fani ol...
Bu şerbeti hoşlukla iç... Kendini bununla tedavi et. Bundan gıda al... Günahın
verdiği manevi hastalıklardan bununla kurtulursun. Nefsin illetini ancak böyle
temizleyebilirsin.
Bu işler, Allah’ın izni ve dilemesiyle olur...
(*) Azarlama, darılma